Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı: Dizilerin toplum üzerindeki etkisini dikkate almalıyız
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, "Televizyonun toplumun algısını yönlendirmedeki etkisini sizler bire bir tecrübe ediyor, yaşıyorsunuz. Bu etkinin baş aktörleri ise diziler. Bu anlamda dizilerin insanlar ve toplum üzerindeki etkilerini dikkate almak zorundayız" dedi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, RTÜK'ün ev sahipliğinde düzenlenen Televizyon Dizilerinde Kadın Paneli'ne katıldı. Programda konuşan Bakan Göktaş, Türk dizilerinin dünyada bir marka haline geldiğini ve bunun Türkiye'nin tanıtımı için bir fırsat olduğunu söyledi. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin ise dizi ve filmlerdeki şiddet sahnelerinin ortadan kaldırılması üzerine yoğun çaba harcadıklarını söyledi.
"Dizilerin insanlar ve toplum üzerindeki etkilerini dikkate almak zorundayız"
Bakanlık olarak 'Güçlü Kadın, Güçlü Aile, Güçlü Türkiye' anlayışıyla hareket ettiklerini söyleyen Bakan Göktaş, "Toplumun güçlü ve sağlam temeller üzerine inşa edilmesi ancak kadınların her alanda güçlü olmasıyla mümkündür. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, son 22 yılda, kadınların hak ve özgürlüklerinin genişletilmesi için çok önemli atılımlar gerçekleştirdik. Kadın refahının artırılması ve her alanda etkin bir şekilde yer almaları için çok büyük bir yol kat ettik. Şuna yürekten inandık; kadının güçlenmesi demek ailenin güçlenmesi demek, Türkiye'nin güçlenmesi demektir. Bakanlığımızın tüm çalışmalarını; kadınlara, çocuklara, yaşlılara ve engellilere yönelik yürüttüğümüz proje ve hizmetleri bu bakış açısıyla oluşturuyoruz. Sahadaki hizmetlerimiz, koruyucu ve önleyici politikalarımız kadar eğitim ve farkındalık çalışmalarına da özel bir önem veriyoruz. Özellikle farkındalık çalışmalarında tüm paydaşlarla birlikte hareket etmenin çok kritik bir değer taşıdığına inanıyoruz. Bu farkındalığı oluşturmada ise televizyonun etkisi çok büyük. Bugün bu salonda konunun uzmanı pek çok katılımcı bulunuyor. Televizyonun toplumun algısını yönlendirmedeki etkisini sizler bire bir tecrübe ediyor, yaşıyorsunuz. Bu etkinin baş aktörleri ise diziler. Bu anlamda dizilerin insanlar ve toplum üzerindeki etkilerini dikkate almak zorundayız" ifadelerini kullandı.
"Televizyonun zararlarından nasıl korunacağımızı değil, televizyonun gücünden nasıl yararlanacağımızı konuşmalıyız"
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına pek çok dizi ve televizyon programıyla ilgili binlerce şikayet ulaştığını söyleyen, "RTÜK ile bu konuda sık sık görüşüyoruz. RTÜK Kanunu'ndaki madde aslında çok açıktır. 'Yayın hizmetleri, toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.' Şiddeti özendiren yayın yapılamaz. Kadını, çocuğu, yaşlıyı, engelliyi istismar eden yayın yapılamaz. Bugün buradaki birlikteliğimizin nedeni cezalandırmanın ötesine geçmektir. Toplumumuzu olumsuz etkileyen yayınlara karşı kalıcı çözümler bulmaktır. Cezalandırma ve yasaklama tedbirinin demokratik ve özgür yayıncılık anlayışına uygun olmadığını biliyoruz. Ancak aile, kadın ve çocukların geleceğini tehlikeye sokan herhangi bir yayının da özgürlük olduğuna inanmıyoruz. Aile saygın bir kurumdur. İnsan her yönüyle saygın bir varlıktır. Bu saygınlığı zedeleyecek kötü örneklerin medya aracılığıyla sunulması son derece tehlikelidir. Yapımcılarımız bu sorunun farkında. Burada bulunan oyuncularımız, senaristlerimiz bu sorunun farkında. Artık toplumda bu soruna karşı bir duyarlılık da oluştu. Artık bilime, kültüre, sanata, edebiyata ve tarihe daha çok emek vermek zorundayız. Artık televizyonun zararlarından nasıl korunacağımızı değil, televizyonun gücünden nasıl yararlanacağımızı konuşmalıyız. Ülkemizi büyütecek olan budur. Bizleri, hayalini kurduğumuz geleceğe ulaştıracak olan budur. Medyanın ticari kaygılarını yok sayamayız. Bunu elbette anlıyoruz. Ancak hiçbir ticari kaygı değerlerimizin ve aile hassasiyetlerimizin önüne geçmemelidir" diye konuştu.
"Türk dizileri, yapımları ülkemizin tanıtımı için çok büyük bir fırsat"
Türk dizilerinin dizi sektöründe dünya markası olduğunu söyleyen Bakan Göktaş, "Bir araştırma, 2020 ile 2023 arasında Türk dizilerine olan küresel talebin yüzde 184 arttığını gösteriyor. Türk dizilerinin uluslararası arenadaki ekonomik değeri her geçen gün artıyor. Uluslararası diplomasi alanında da diziler artık önemli bir enstrüman. Türkiye, dünyaya en çok dizi ihraç eden üçüncü ülke. İhraç edilen her dizinin ülkemizi en iyi şekilde temsil etmesi hepimizin istediği bir şey. Bu yüzden ülkemizi, Türk aile yapısını, kadınlarımızı temsil ederken daha dikkatli, özenli davranmalıyız. Türk dizileri, yapımları ülkemizin tanıtımı için çok büyük bir fırsat" ifadelerine yer verdi.
"Şiddet sahneleri toplumda olağanlaşmaya, kadına yönelik insanlık dışı muamelelerin kanıksatılmasına sebep oluyor"
Dizi ve filmlerdeki şiddet sahnelerinin ortadan kaldırılması üzerine yoğun mesai yürüttüklerini söyleyen RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, "Geçtiğimiz hafta yine Sayın Bakanımızın teşrifleriyle dizi film yapımcılarımızla bir araya geldik. İstanbul'daki istişare toplantısında aynı masa etrafında buluşarak iyi niyetle fikirlerimizi paylaştık. Açıkça gördüm ki, kadına yönelik şiddet sahneleri yapımcıların da çok arzu ettiği türden görüntüler değil. Ancak, kendi aralarındaki reyting rekabeti zaman zaman sınırları zorlamalarına sebep oluyor. Hepinizin yakından tanıdığı hem oyuncu hem de yapımcı kimliğiyle İstanbul'daki toplantımıza katılan bir arkadaşımız, kadına yönelik şiddet sahnelerinin tersinden görülmesi gerektiğini söyledi. Kendilerinin bir toplumsal soruna dikkat çekmek için şiddet sahnelerini kullandıklarını ifade etti. Ancak yanıldığı bir nokta vardı. Şiddet sahneleri toplumda olağanlaşmaya, kadına yönelik insanlık dışı muamelelerin kanıksatılmasına sebep oluyor. Sanki kadına şiddet uygulamak normal bir şeymiş gibi bir algı ortaya çıkıyor. Son derece tehlikeli olan bu duruma yönelik günün sonunda yapımcılarımızın daha dikkatli olacakları yolunda izlenim edindik, umarız yanılmıyoruzdur" dedi. - ANKARA