Gazze Savaşı’nda Medyanın Hakikat Mücadelesi: Şiddet, Dezenformasyon, Sansür
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca düzenlenen "Gazze Savaşı'nda Medyanın Hakikat Mücadelesi: Şiddet, Dezenformasyon, Sansür" sempozyumunda "Dijital Medyanın İllüzyonist Yüzü: Filistin Davasına Bakış" başlıklı oturum düzenlendi.
Moderatörlüğünü TRT World Direktörü Mevlüt Selman Tecim'in yaptığı oturumda, Electronic Intifada Direktörü Ali Abunimah, GZT Yayın Yönetmeni Doğukan Gezer, Gazeteci Zahra al-Akhrass ve Anadolu Ajansı (AA) Teyit Hattı Müdürü Ömer Faruk Görçin konuştu.
"Hakim anlatıyı kontrol etmeye çalışıyorlar ama yine de başarılı olamıyorlar"
Electronic Intifada Direktörü Abunimah, "Batı'da ve ABD'de geleneksel medyaya bakacak ve bunu sosyal medyayla kıyaslayacak olursak çok büyük bir fark olduğunu görürüz. New York Times, Washington Post, CNN, BBC gibi özel ve bağımsız medya kuruluşlarında da aynı durumu görüyoruz. Bunlar İsrail hükümetinin hoparlörü olarak faaliyet gösteriyor. Ellerinden gelen her şeyi yaparak hakim anlatıyı kontrol etmeye çalışıyorlar ama yine de başarılı olamıyorlar." ifadelerini kullandı.
Haretz'in İsrail'in çevrim içi propaganda kampanyalarının başarısız olduğu yönündeki haberlerini hatırlatan Abunimah, İsrail'in Gazze'deki korkunç manzaraları saklamaya çalışmasına rağmen gerçeğin üstünü örtmeyi başaramadığını belirtti.
Abunimah, İsrail yanlısı yayın yapan medya kuruluşlarının 7 Ekim'den itibaren gerçekleştirdiği manipülasyonları görsel örnekler vererek anlattı.
ABD'de toplumun büyük kısmının İsrail'in yaptıklarına karşı çıktığını, Filistinlilere ise destek verdiğini kaydeden Abunimah, bunun da hakikatin yanında yayın yapan medya kuruluşlarının başarısı olduğunu söyledi.
Abunimah, sözlerini Türkçe olarak "Nehirden denize özgür Filistin." diyerek bitirdi.
"Sosyal medya platformları dijital yayıncılara çok büyük baskı hissettirdi"
GZT Yayın Yönetmeni Gezer, 7 Ekim'den bu yana sosyal medyanın müdahalecilik yanının en ağır bastığı dönemlerden birinin yaşandığını belirtti.
Gezer, "Savaştaki kara unsuru, deniz unsuru, hava unsuru gibi sosyal medya platformlarının da Filistin-İsrail savaşında sosyal medyayı İsrail'den yana silah olarak kullanmasının tesiri altındaydık. Sosyal medya dediğimizde aklımıza ilk gelen Meta'nın; Facebook, Instagram ve Whatsapp'ın tıpkı vatandaşlara hissettirdiği gibi sosyal medya platformları dijital yayıncılara çok büyük baskı hissettirdi." ifadelerini kullandı.
Dijital yayıncı olarak mayın tarlasında hareket etme noktasında ciddi tedbirler aldıklarını söyleyen Gezer, Rusya-Ukrayna Savaşı'nda paylaşımlara müdahale etmeyen platformların, İsrail'in Filistinlilere yaptıklarına büyük bir sansür uyguladığını ve Filistin yanlısı yayın yapan hesapların yeni takipçi edinmesini engellediğini aktardı.
Gezer, sosyal medya platformlarının kendi prosedürlerini devre dışı bırakarak hiçbir uyarı göndermeden İsrail yanlısı şirketlerin boykot edilmesine yönelik içerikleri yayından kaldırdığını ve "Hamas"ın adının geçtiği gönderilerin bile kısıtlandığını söyledi.
"Filistinli gazeteciler olarak hep bir korku içerisindeyiz"
Gazeteci al-Akhrass, "İnsanların medya kuruluşlarına yönelik algılarının nasıl değiştiğinden bahsediyoruz, insanların haberleri ana akım medya kuruluşlarından değil de daha çok sosyal medyadan almaya başladıklarını söylüyoruz, özellikle Filistin-İsrail konusunda. Bunun bir sebebi var. Batı'da medya kuruluşlarında çalışan Filistinli gazeteciler olarak hep bir korku içerisindeyiz. Ne zaman statükoya karşı çıkmaya ve Filistin halkına destek vermeye çalışsak kapının dışına atılıyoruz. Sesimiz kesiliyor, tehdit ediliyoruz ve çok fazla ısrar edersek bu endüstrinin dışına atılıyoruz." dedi.
İsrail'in ABD medyasında etkisinin çok yüksek olduğunu dile getiren al-Akhrass, medya kuruluşlarının Batılı hükümetler kadar suça ortak olduğunu vurguladı.
Al-Akhrass, İsrail'i eleştiren ve Filistin'e destek veren sosyal medya paylaşımlarını kaldırmayacağını söylediği için Global News'teki işinden çıkarıldığını, kendisine destek veren meslektaşlarının da aynı şeylerle karşılaşmamak için susmak zorunda kaldığını aktardı.
"Bizim yapmaya çalıştığımız şey onları rahatsız etmek"
AA Teyit Hattı Müdürü Görçin, devlet gücü kullanılarak yalanların nasıl yayıldığından ve dezenformasyonun nasıl yapıldığından bahsetti.
Görçin, 10 Ekim'de 40 bebeğin başının kesildiğine yönelik bir iddia ortaya atıldığını ve AA Orta Doğu Haberleri Müdürü Turgut Alp Boyraz'ın bu iddiayı İsrail ordusuna sorarak bir kanıt bulunmadığı yönünde yanıt aldığını söyledi.
Bu iddianın ortaya atılmasından birkaç gün sonra ABD Başkanı Joe Biden'ın kanıtları gördüğünü söylediğini hatırlatan Görçin, "Bir devlet yetkilisi böyle bir açıklama yaptığında kimse bunu teyit etme ihtiyacı duymuyor ve bu doğru değil demiyor. Böylece bu iddia uluslararası kamuoyunda gerçekmiş gibi muamele görmeye başlıyor. Bir dezenformasyonu oluşturup da bunu medya veya sosyal medya aracılığıyla yaydığınızda belirli bir seviyede kalır ama bu tarzda bir dezenformasyon ve propaganda devlet politikası haline gelirse buna başka bir isim vermemiz gerekir. Çünkü bu dezenformasyon çok daha ciddi boyutlara ulaşır." ifadelerini kullandı.
Görçin, AA Teyit Hattı'nın 7 Ekim'den bu yana 200'den fazla iddia hakkında haber hazırladığını ve dezenformasyon yapan hesapların bir çoğunun İsrail devlet hesapları tarafından desteklendiğini örneklerle anlattı.
İsrailli yetkililerin Batı tarafından sorgulanmayacaklarından emin oldukları için her şeyi söylemeyi kendilerinde hak olarak gördüğünün ve dezenformasyonun İsrail tarafından devlet politikası haline getirildiğinin altını çizen Görçin, "Bizim yapmaya çalıştığımız şey de onları rahatsız etmek." diye konuştu.